Akrozom Spermin başını kaplayan kısım

Akrozom reaksiyonu Başarılı döllenme için gerekli olan akrozomun kaybolması

Adezyon (Yapışıklık) Üremeyi etkileyecek biçimde overlerin tüplerin uterusun barsakların ve karın içindeki diğer yapıların birbirine veya karın duvarına yapışmasıdır. Genellikle pelvik ameliyatlar tubal enfeksiyonlar ya da endometriozis sonrası görülür

Amniosentez Gebeliğin 16-18. haftalarında bebeğin içerisinde bulunduğu amniyotik sıvıdan bir iğne yardımıyla az miktarda örnek alınması işelmi. Daha sonra sıvı, bebekte kromozom anomalisi olup olmadığının belirlenmesi için kullanılır.

Androjen Erkek seks hormonu

Anovulasyon Yumurtlamanın olmaması

Antikor (Antibody) normal sperm fonksiyonunu etkileyecek biçimde kan mukus yada semen içinde bulunan bileşik

Assisted hatching (yardımla yuvalama) Embriyonun dış kısmı olan zona pelusidanın implantasyonu kolaylaştırmak için kısmi olarak inceltilmesi

Azospermi Sperm yapımındaki bozukluğa yada sperm kanallarındaki tıkanıklığa bağlı olarak seminal sıvıda sperm olmaması

Biyokimyasal gebelik Gebelik testinin kanda pozitif çıktığı fakat ultrasonda görülmeden önceki gebelik dönemi

Blastokist Yumurta toplama işleminden yaklaşık 5 gün sonra embriyonun kavite oluşturarak ve hücrelerin erken plasenta ve embriyoyu oluşturmaya başladığı evreye verilen isim

Down regülasyon kadının bir adet siklusundaki tüm hormon salınımlarını kontrol etmeye yarayacak biçimde beynin bir parçası olan hipofiz salgı bezinden gönderilen tüm mesajların durdurulmasının sağlanması

Ektopik (dış) gebelik Döllenmiş yumurtanın rahim dışında genellikle fallop tüplerinde nadiren yumurtalık ve karın boşluğunda yerleşmesi ile oluşan gebelik

Ejekulat Penisden çıkan semen ve sperm içeren sıvı

Embriyo Hücre bölünmeleri başlamış döllenmiş yumurta

Embriyo dondurma Transfer edilmemiş embriyoların saklanmak üzere derin dondurulması

Embriyo kültürü Embriyonun laboratuvar ortamında geliştirilmesi

Embriyo transferi İnce bir kateter yardımı ile embriyonun uterus içerisine yerleştirilmesi

Endometriyum Uterusun iç kısmını kaplayan ve her siklusda tekrar büyüyüp dökülen embriyonun yerleştiği uterusun iç duvarı, aylık menstrüel kanamaları meydana getirir

Endometriyozis Uterusun içini kaplayan endometrial dokunun tüpler overler ve periton boşluğu gibi uterus dışında olmaması gereken yerlerde bulunması

Epididimis Olgunlaşmış spermlerin depolandıkları testisin arka yüzündeki özel kanallar

Estradiol Yumurtalığın foliküler hücreleri tarafından üretilen östrojen hormonu tipi

Estrojen Ovülasyon ve olası gebelik için menstrüel siklusun ilk yarısında uterusun kalınlaşmasını sağlayan dişi hormonu

Fallop tüpleri Normal üreme sırasında sperm ve yumurtanın karşılaştığı ve uterusun her iki yanına bağlı olan bir çift tüp

Fertilizasyon Sperm ve yumurtanın birleşmesi

Fetus Gebeliğin 9. haftasından itibaren doğuma kadarki sürede büyüyen embriyoya verilen ad

Fimbria Fallop tüplerinin yumurtalıklardan atılan yumurtayı almaya yarayan kıvrıntılı uzantıları

Folikül Yumurtalıkta, yumurta ve etrafındaki hormon üreten hücreleri içeren sıvı dolu boşluklar

Folikül Stimülan Hormon (FSH) Kadında yumurtayı içeren folikülün büyümesini, erkekete sperm gelişimini sağlayan hipofiz hormonu. Aynı zamanda, enjekte edilebilir ovülasyon ilaçlarında bulunan ve folikül büyümesini sağlayan hormon

Foliküler Faz Menstruel siklusda yumurtanın geliştiği ilk yarı dönem

Gamet Erkek yada kadın üreme hücreleri, sperm yada yumurta

Gamet İntrafallopian Transfer (GIFT) Kadından toplanan yumurtanın yıkanmış hazırlanmış sperm örneği ile birlikte steril plastik tüp vasıtası ile direkt olarak normal fallop tüpüne yerleştirilmesi ile uygulanan bir üremeye yardımcı tedavi yöntemi

Gonadotropin Testisleri ve yumurtalıkları sperm ve yumurta oluşturmak amacı ile uyarabilen hormon

Gonadotropin salgılatıcı hormone (GnRH) Beynin kontrol merkezi olan hipotalamus tarafından üretilen ve hipofiz bezinin kana FSH ve LH salmasını sağlayan hormon

GnRH analoğu Doğal GnRH hormonu ile benzer olan ve erken yumurtlamaya engel olmak için kullanılan sentetik hormonlar

GnRH antagonistleri Doğal GnRH hormonu ile benzer olan ve erken yumurtlamaya engel olmak için kullanılan sentetik hormonlar

Hidrosalpenks Tıkanıklığa bağlı fallop tüpü içinin sıvı dolu görünümü

Hipofiz İnsan beyninin tabanında yerleşik olan ve normal büyüme gelişme ve üreme için gerekli çeşitli hormonları salgılayan bez

Hormon Vücudumuzda endokrin salgı bezleri tarafından üretilen ve kanda dolaşarak tüm vücudumuzu etkileyebilen kimyasal maddeler

ICSI (mikroenjeksiyon) Bu terim tek bir spermin yumurtanın içindeki maddeye direkt olarak enjekte edilmesi anlamına gelip açılımı da İntrasitoplazmik sperm İnjeksiyonu dur

ICSI (mikroenjeksiyon) Bu terim tek bir spermin yumurtanın içindeki maddeye direkt olarak enjekte edilmesi anlamına gelip açılımı da İntrasitoplazmik sperm İnjeksiyonu dur

İmplantasyon Embryonun uterusun endometrium tabakası içine tutunup yerleşmesi

İnsan koryonik gonadotropini (hCG) Gebelik sırasında plasenta tarafından salgılanan ve korpus luteumun ömrünü uzatarak gebeliği devam ettiren hormon. Aynı zamanda infertilite problemlerinde ovulasyon indüksiyonu sırasında kullanılan ve yumurtanın son olgunlaşması ve yumurtlama için kullanılan ilaçlar

bhCG Plasenta tarafından üretilen ve gebelik testinde bakılan hormon

İnsan menopozal gonadotropini (hMG) menopozdaki kadınların idrarlarından elde edilen ve FSH+LH hormonlarını içeren yumurtalıkları uyaran ilaç

İnseminasyon Spermin uterus içine (intraterin) ya da servikse gebelik oluşturmak üzere bırakılması.

İn vitro fertilizasyon (IVF) Yumurta ve spermlerin fertilizasyon oluşturmak üzere laboratuvar ortamında bir araya getirilmesi

IVF kültür medyumu İnsan vücudu dışında sperm, yumurta ve embriyoların yerleştirildiği özel sıvılar

Kateter sperm yada embriyonun uterusa yerleştirilmesi işleminde kullanılan özel kanuller

Klinik gebelik Gebelik kesesinin ultrasonda görülmesi ile onaylanmış gebelik

Klomifen challenge test (CCCT) Menstruel siklusun 3. ve 10. günlerinde serum FSH seviyesi ölçülerek ve 5. günden 9.güne kadar klomifen sitrat kullandırılarak yumurtalık rezervinin ölçüldüğü bir test.

Kriyoprezervasyon Embriyo, yumurta ve spermlerin dondurularak -196°C’ lik sıvı nitrojen içinde saklanma işlemi

Laparoskopi Pelvik organları gözlemlemek amacı ile teleskopa benzer bir aletle yapılan cerrahi girişim

Luteinizan hormon (LH) Yumurtanın olgunlaşmasını ve yumurtlamayı sağlayan hipofiz hormonu.

LH surge Normal adet siklusunda ovulasyonun tetiklenmesini sağlayan yüksek miktarda Luteinizan Hormon salgılanması

Luteal faz Yumurtlamadan adet kanamasına (menstruasyon) kadar geçen dönem

Mikroepididimal sperm aspirasyonu (MESA) Vas deferens yokluğu ya da vazektomi sonrası gibi erkek üreme kanallarının bloke olduğu durumlarda sperm elde etmek için kullanılan bir mikrocerrahi yöntemi

Mikroenjeksiyon Döllenmeyi sağlamak amacı ile yumurtanın içerisine tek bir spermin direkt enjeksiyonu. Bu teknik aynı zamanda ICSI İntrasitoplazmik sperm injeksiyonu olarak da adlandırılır.

Motil Hareketli

Multifetal gebelik redüksiyonu Uterusdaki fetus sayısını azaltma işlemi. Geç dönem gebelik kaybı riski olan çoğul gebelik durumlarında da kullanılır

Myom (fibroid) Anormal uterus kanamalarına neden olabilen uterus kaslarının iyi huylu (kanser olmayan) tümörleri

Oligospermi Seminal sıvıda anormal derecede az sperm bulunması

Oosit Dişi üreme hücresi , yumurta,

Ovaryan hiperstimülasyon sendromu (OHSS) Ovülasyon indüksiyonu sırasında gelişen ve yumurtalıkların büyümesi, karında sıvı birikmesi ve kilo alımı ile birlikte görülen klinik durum.

Over rezervi Bir kadının fertilite potansiyeli. Azalmış ovaryan rezerv, yumurta sayısında ve kalitesinde düşüş ile birlikte görülür.

Over Pelviste uterusun her iki yanında bulunan dişi üreme bezleri.

Ovülasyon Yumurtalıktan olgun yumurtanın salınması ( yumurtlama).

Ovülasyon indüksiyonu Yumurtalıkların, birden fazla yumurta üretmesi için hormon ilaçlarıyla uyarılması. Kontrollü Ovaryan Stimülasyonu olarak da adlandırılır.

Perkütan epididimal sperm aspirasyonu (PESA) Testislerden vas deferense sperm taşıyan bez olan epididime iğne ile girilerek tüp bebek yönteminde kullanmak üzere sperm aspire edilmesi işlemi.

Polip Normal yüzeyden dışarı doğru çıkıntı oluşturan doku kitlelerinin tümüne verilen isim.

Preimplantasyon genetik tanı (PGD) Embriyolog tarafından uygulanan embriyodan bir ya da iki hücrenin alındığı işlem. Alınan hücreler daha sonra genetik anomaliler açısından araştırılır. PGD yöntemi, IVF ile birlikte kullanılır.

Progesteron Menstrüel siklusun ikinci yarısında salınan döllenmiş yumurtanın tutunabilmesi için uterusu hazırlayan hormon

Progesteron fitiller Vücudun doğal yolla üretilen progesteronuna destek amacı ile vajina içine yerleştirilen yağlı kaygan fitiller

Pronukleus Dişi ya da erkek gametin (yumurta ya da sperm) bir hücrelik embriyoda (zigot) görülen çekirdeği.

Semen Spermlerin içinde bulunduğu sıvı.

Serviks Uterusun, uterin kavite ile vajinayı birleştiren son kısmı.

Servikal mukus Serviks tarafından üretilen ve ovulasyon zamanında spermin serviksden geçişini kolaylaştıran salgı

Sperm Bir kadının yumurtasını dölleyen erkek üreme hücreleri. Sperm başı genetik materyali (kromozomları) taşır, orta bölüm hareket için gerekli olan enerjiyi üretir ve ince uzun kuyruk spermin ileri doğru hareketini sağlar

Sperm hazırlama Seminal sıvıdan sperm hücrelerinin ayrılması için uygulanan yöntem

Spina bifida Omurga ile ilgili doğumsal bir hata. Gelişim sırasında omurganın doğru olarak kapanmaması.

Split Ejekulat Semen örneği alma yöntemi olarak geliştirilmiş ve ejekülatın ilk yarısının bir tüpe kalanının diğer tüpe alındığı teknikdir

Testis Testosteron ve sperm üreten erkek seks bezleri

Testiküler sperm ekstraksiyonu (TESE) IVF-ICSI yönteminde kullanmak üzere canlı sperm bulmak için testis dokusundan parça alınması işlemi.

Ultrason İç organların bir monitörde görüntüsünü alabilmek için yüksek frekanslı ses dalgalarını kullanan bir teknolojiUterus (rahim) Pelviste bulunan ve gebelik sırasında embriyonun tutunup geliştiği kaslı ve içi boş kadın üreme organı.

Vajina Dişilerde uterus alt ucu servikse, açılan kanal.

Vaz deferens Epididimden üretere spermleri taşıyan iki musküler tüp.

Yardımcı Üreme Teknikleri (YÜT) yumurta ve/veya embriyolarla ilgili her türlü işlemi içeren tedaviler. Örneğin IVF, ICSI.

Yumurta (oosit) Yumurtalıklar tarafından üretilen ve spermle birleştiğinde embriyo oluşturan dişi üreme hücresi.

Yumurta toplama Yumurtalıklardaki foliküllere bir iğne ile girilerek yumurtaların toplanma işlemi.

Zigot Hücre bölünmeleri başlamadan önce döllenmiş yumurta.

Zona pelusida Spermin yumurtayı dölleyebilmesi için tutunması gereken yumurtanın dış tabakası.



EMBRİYO PUANLAMA ve SEÇME KRİTERLERİ

Embriyolar özel mikroskoplar ile değerlendirilerek sınıflanır ve puanlanır. Embriyonun puanı ne kadar yüksekse tutunup gebelik oluşturabilme potansiyeli o kadar yüksektir. Transfer gününde puanı en yüksek olan embriyo/ lar transfer için seçilir. Embriyonun birçok parametresi puanlamada kullanılmaktadır

I. İlk gün değerlendirmesi
– Çekirdek pozisyonu ve boyutu
– Çekirdekçik sayı, şekil ve dağılımı
– Kutup cisimciğinin yerleşimiSitoplazmik halo olup olmadığı

II. 2. ve 3. gün bölünme evresi değerlendirmesi

– Erken bölünme
– Bölünme hızı
– Blastomer boyutu
– Fragmantasyon derecesi
– Blastomer multinükleasyonu (çekirdeklerin birden fazla olması)
– Sitoplazmik görüntü
– Perivitellin alan (sitoplazma dışı alan) ve zona pellusida (dış kabuk) özellikleri

III. 5. ve 6. gün blastosist evresi değerlendirmesi
– Blastosel (orta boşluk) büyüklüğü
– İç hücre kitlesi
– Dış hücre kitlesi (Trofektoderm)

BİRİNCİ GÜN DEĞERLENDİRMESİ

Çekirdek pozisyonu ve boyutu

Mikroenjeksiyon işleminden 16-18 saat sonra, anne va babadan gelen kromozomları taşıyan 2 çekirdek yumurta ortasında oluşmaya başlar. Dişi pronukleus erkek pronükleusa iyice yaklaşana kadar ilerler ve bitişirler. Yumurtanın ortasında 2 çekirdeğin izlenmesi, oositin döllendiği anlamına gelir.

Birinci gün 2 çekirdeğin izlendiği döllenmiş bir yumurta görüntüsü

Yapılan çalışmalar, pronükleer oositlerin morfolojik olarak normal olarak değerlendirilebilmeleri için her iki PN’in sitoplazmada merkezi pozisyonda, birbirine yakın ve eşit büyüklükte olması gerektiğini göstermiştir.

Çekirdekçik sayısı, şekli ve dağılımı

Çekirdekçikler, çekirdekler içerisinde küçük, çok sayıda ve dağınık olarak bulunmaktadırlar. Zamanla birbirleriyle kaynaşır, sayıları azalır, büyürler ve sıkıca birbirlerine yapışmış olarak yanyana dizilirler. Çalışmalar, her iki çekirdekteki çekirdekçiklerin aynı sayıda ve aynı hizada olmalarının daha yüksek tutma potansiyeline sahip olmalarının bir göstergesi olduğu yolundadır.

Çekirdekçik sayı şekil ve dağılımına göre örnek puanlama sistemi

Tesarik ve Greco puanlama sistemine göre P0 en yüksek P5 ise en düşük tutunma potansiyeline sahiptir.

Kutup cisimciğinin yerleşimi

Kutup cisimciği, perivitellin aralıkta bulunan ve mayoz bölünme sırasında ortaya çıkan bir yapıdır. Kutup cisimciğinin görülmesi yumurtanın olgun olduğunu gösterir. Çekirdeklerin kutup cisimciği ile yaptıkları açının küçük olması embriyonun tutma potansiyelinin arttığını gösterir.

Saat 5 hizasında kutup cisimciği görülen olgun bir yumurta hücresi
Sitoplazmik halo yapısı

Sitoplazmik halo, yumurtanın çevresinde görülen az yoğun bölge olarak tanımlanır. Bu yapının varlığı embriyonun tutma potansiyelinin yüksek olduğunu gösteren bir bulgudur.

Sitoplazmik halo yapısı gözlenen döllenmiş bir yumurta

Yoğun granülasyon (süngerimsi görüntü) ve vakuol (hücre içi boşluklar) gözlenen kötü kalitede yumurta hücreleri

 


SMOKE3-1200x462.jpg

ÜREME 

Eğer sigara kullanıyorsanız, tüm yaşantınız ve üreme sağlığınız için bırakmanızı öneririz.

Sigara içmenin genel sağlık ( kalp, akciğer ve kan damarları ) üzerine olan zararları bilinmektedir. Sigara içmenin fertilite üzerine de oldukça zararlı etkilerinin olduğu neredeyse yapılan tüm bilimsel çalışmalarda görülmektedir. Sigara içimi gebe kalma potansiyelini ve gebeliği negatif etkilemektedir. Yaş ilerledikçe bu olumsuz etkiler daha da artmaktadır. Sigara içenlerde içmeyenlere oranla infertilite daha yaygın olarak görülmekte, gebe kalma daha uzun bir zamanda gerçekleşmektedir. Ayrıca gebelik sırasında sigara kullanımı, erken doğum, gelişim geriliği ve diğer komplikasyonların görülme riskini de arttırmaktadır.

Çiftlerden herhangi birinde görülen aktif içiciliğin negatif etkileri yanında, pasif içiciliğinde en az diğeri kadar zararlı etkileri vardır. Araştırmalarda sigara içmenin yumurtalıklar üzerine zararlı etkileri olduğu, zararın derecesinin ise miktara ve sigara içme süresine bağlı olduğu gösterilmiştir. Sigara içimi yumurta sayısını, üreme fonksiyonlarını azaltmakta, menopoza daha erken girilmesine de neden olmaktadır.
Sigaranın içeriğinde bulunan maddeler yumurtalıkta bulunan hücrelerin östrojen üretimine zarar vermekte ve yumurtada genetik anomalilerin görülmesine sebebiyet verebilmektedir. Gebe iken sigara içen kadınlarda düşük doğum ağırlıklı bebek ve prematürite daha sık görülmektedir.

Üremeye yardımcı tedavi görenlerde sigara bırakma yöntemi ile ilgili olarak yapılan bir çalışmada görülmüştür ki, IVF tedavisinden en az 2 ay önce sigarayı bırakma gebelik şansını arttırmaktadır.

Sigara içmenin yardımcı üreme teknikleri sonuçları üzerine de olumsuz etkileri vardır. Yapılan değerlendirmelere göre sigara içen kadınların içmeyenlere kıyasla ovulasyon indüksiyonu için daha yüksek doz gonadotropin kullandırıldıkları, bu hastalarda siklus iptallerinin daha fazla görüldüğü, implantasyon ve fertilizasyon oranlarının düşük olduğu görülmüştür. Ayrıca elde edilen gebeliğinde düşük ile sonlanma oranları artmıştır.

Sigara içmenin erkekler üzerine de etkileri vardır. Sigara içen erkeklerde sperm sayısı düşmekte, hareket azalmakta, sperm şekil ve fonksiyon bozuklukları artmaktadır. Bunun gibi olumsuz etkiler sonucunda da infertilite risk faktörü artmaktadır.

Özet olarak mevcut olan bilimsel veriler sigara içmenin infertilite ile kuvvetli bir ilişkisinin olduğunu göstermektedir. Daha önce düşük ile sonlanmış gebeliği bulunan ya da infertilite geçmişi bulunan çiftlerde sigara kullanımı çiftlerin her ikisi tarafından bırakılmalıdır. Böylece doğal fertilite ve infertilite tedavisi sonucunda başarı şansı artacaktır.



Tekrarlayan Gebelik Kaybı Nedir? Üç veya daha fazla, birbirini takip eden, 20 haftanın altındaki 500 gr dan düşük ağırlıklı fetus kaybı tekrarlayan gebelik kaybı (TGK) olarak adlandırılmaktadır. Düşük terimi yerine, hamilelik kaybı teriminin kullanılması bu hasta grubunu kendi isteği ile tekrarlayan hamilelik terminasyonunu seçen hastalardan ayırmamıza yardımcıdır. İn vitro fertilizasyon çalışmaları, normal oositlerin % 10-15 ‘inin fertilize olamadığını, %10-15 inin fertilize olduğunu fakat bölünme yada implantasyonun gerçekleşmediğini göstermiştir.Klinik olarak tanı konabilen hamileliklerin %15-20 ‘si 20 haftadan önce spontan abortus ile sonuçlanmaktadır.

Bir kez spontan düşük yapma riski % 15-40, iki ardışık kayıp riski, % 2-3 ve üç ardışık kayıp riski % 1’den azdır. Gerçek insidans daha fazla olmasına rağmen spontan abortusların büyük kısmının subklinik olması nedeniyle görünen değerler düşüktür. Tekrarlayan gebelik kayıplarına yol açan birden fazla faktörün aynı zamanda bulunabileceği bilinmelidir. Çeşitli serilerde tekrarlayan gebelik kayıplarında herhangi bir nedenin tespit edilememesi % 16-% 32 arasında rapor edilmektedir.

Genetik Nedenler

Kromozom bozuklukları, erken dönem gebelik kayıplarının en sık rastlanan nedenidir.Tekrarlayan gebelik kaybı hikayesi olan tüm çiftlerde mutlaka genetik inceleme yapılmalıdır. İlk trimesterdeki spontan abortuslarda abnormal karyotip görülme insidansı %50-60 dır. İkinci trimester kayıplarında abnormal karyotip görülme insidansı %5-10 ‘a düşmektedir.Bir genelleme yapılırsa gebelik kaybı ne kadar erkense kromozomal abnormalite görülme sıklığıda artmaktadır.

Kromozom anomalileri yapısal ve sayısal kromozom abnormaliteleri olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Translokasyonlar, tekrarlayan düşüklerde yapısal kromozomal abnormalitelerin büyük çoğunluğunu oluştururlar. Resiprokal translokasyon taşıyıcıları için tahmin edilen klinik olarak tanımlanabilen düşük yapma riski %50 ‘lere varmaktadır. Bu risk robertsonian (% 35) translokasyonu taşıyıcıları için % 25 dir.

Mosaisizm aynı bireyde iki veya daha fazla hücre serisinin birlikte bulunmasıdır. Peripherik kandan ekstre edilen lenfositler mozaisism araştırılması için kabul edilebilir dokulardır. En sık görülen seks kromozomal mosaisizm tipi 45,X / 46,XX dir. İki ve üzerinde düşük yapan 500 çift üzerinde yapılan çalışmalar, abnormal karyotiplerin hemen hemen yarısının mosaik olduğunu göstermiştir. İlk trimesterde tanımlanabilen spontan abortusların yaklaşık % 10 ‘u poliploididir (en sık triploidi).



Endometriozis Nedir ?
Normalde rahim içini kaplayan ve adet kanamasında dökülen endometrium hücrelerinin rahim dışında, sıklıkla yumurtalık üzerinde, karın iç duvarında, fallop tüpleri üzerinde, bağırsak, mesane gibi organların üzerinde bulunmasıdır.

Kimler de Görülür ?
Üreme çağındaki kadınların % 10 unda görülen endometriozis kadın adet görmeye başladıktan menopoza kadar olan dönem içinde herhangi bir zaman görülmekte olup tanısı sıklıkla 30 lu ve 40 lı yaşlarda konmaktadır.

Ne yapar ?
Endometriozis implantları estrojene duyarlı oldukları için rahim içindeki endometrium tabakası gibi adet kanaması sırasında kanarlar. Bu kanama sonucunda çevre dokularda irritasyon, enflamasyon ve şişme meydana gelebilir. Bu olayların tekrarlaması sonucu batın içinde yapışıklıklar meydana gelip organların birbirleriyle olan normal ilişkisi kaybolur.

Semptomlar
Ağrı
Kanama ; enflamasyon ve skar oluşumu endometriozis de en sık görülen semptom olan ve özellikle adet öncesinde ve adet kanaması sırasında şiddetli olarak görülen kronik pelvik ağrıya yol açar. Kronik pelvik ağrısı olan kadınların dörtte üçünde endometriozis saptanmaktadır. Endometriozis odaklarının yerleşimine bağlı olarak ağrı bazen barsak hareketleri sırasında bazen de idrar yaparken ortaya çıkar. İlişki sırasında da ağrı sıklıkla olmaktadır. Hastalığın evresi her zaman ağrının şiddeti ile
doğru orantılı değildir. Bazen ileri evre hastalarda hafif ağrı olabileceği bazen erken evre de oldukça fazla ağrı olabilir. İnfertilite; endometriozis in sıklıkla klinikte karşımıza çıktığı bir durumda gebe kalmada zorluk yani infertilite durumudur. Endometriozis in en önemli komplikasyonu olan infertilite olguların % 30-50 sinde görülmektedir.

Tanı
Semptomlar, pelvik muayene ve ultrasonografi her ne kadar endometriozis i düşündürse de kesin tanı cerrahi ile konur. Cerrahi işlem ile ( sıklıkla laparoskopi) alınan örneklemenin patolojik incelemesi tanıyı koydurur. Cerrahi ile hastalığın yaygınlığı da belirlenerek hafif, orta ve ağır olarak evreleme yapılır.

Tedavi
Endometriozis de tedavi hastalığın yaygınlığı, semptomların şiddeti, çocuk istemi olup olmadığına göre planlanır. Ağrı ön planda ise öncelikle medikal tedavi denenir. Medikal tedavi de antienflamatuar ajanlar ve doğum kontrol hapları, progestin, Gnrh analogları gibi hormon ilaçları kullanılır. Antienflamatuar ajanların sadece ağrıyı azaltmada etkisi olup diğer endometriozis semptomlarını tedavi etmezler. Hormon ilaçları oluşan patolojileri ortadan kaldırmayıp hastalığın ilerlemesini yavaşlatarak yeni
lezyonların oluşmasını engellemektedir. Hormonal tedavi yan etkileri nedeniyle herkese uygun olmayıp ayrıca her zaman ağrıyı azaltmada da etkin olmamaktadır.
Endometriozis de ağrıyı azaltmak ve fertilite potansiyelini arttırmak için cerrahi yapılabilinir. İleri evre (ağır) endometriozis vakalarının çoğunda cerrahi en uygun tedavi seçimidir. Cerrahi de endometriyotik dokular uzaklaştırılarak yapışıklıklar serbestleştirilir ve normal anatomi sağlanmaya çalışılır. Cerrahi sonrası bir çok kadında ağrı şikayeti geçmesine rağmen %40-80 vakada 2 yıl içinde ağrı tekrar ortaya çıkmaktadır. Çocuk istemi olan olgularda konservatif cerrahinin yeterli olmadığı durumlarda üremeye yardımcı tedavi yöntemi olarak tüp bebek uygulaması gerekli olabilir.


22-scaled-e1644928406940-1200x1376.jpg

KADINLARDA EN SIK KARŞILAŞILAN ENDOKRİN BOZUKLUK

Polikistik over sendromu (PKOS) kadının adet düzenini, çocuk sahibi olma yeteneğini, hormonlarını, kalbini, damarlarını ve görünüşünü etkileleyebilen, üreme çağındaki kadınlarda en sık görülen bir endokrin bozukluktur.

PKOS lu bir kadında adetler düzensiz ya da hiç olmayabilir. Ultrasonografide çok sık rastlanan polikistik over (PKO) görünümü, büyüklükleri 8-10 mm yi geçmeyen, yumurtalıkların çevresinde yerleşim gösteren çok sayıda küçük kistleri içeren yumurtalıklar olup % 15-20 kadında görülmektedir.

PKOS ise ( %5-10) ultrasonografik PKO görüntüsü, yumurtlamanın olmaması ( anovulasyon) ve kronik hiperandrojenizm bulgularından en az iki tanesinin olması ile tanımlanmıştır. Ayrıca PKOS’lu kadınların hepsinde PKO görüntüsü yoktur.
PKOS’un nedeni bilinmemektedir. Birçok araştırmacı birden fazla faktörün rol aldığını düşünmektedir . Genetik bozukluk bu olası faktörlerden biridir. PKOS görülen kadınlarda anne yada kız kardeşte de PKOS görülme eğilimi bulunmaktadır. PKOS’un kalıtımsal olduğuna dair bir kanıt ise bulunmamaktadır.

PKOS semptomları adet siklusunu kontrol eden hormonlardaki dengesizlikler tarafından tetiklenmektedir. Temel androjen (erkeklik hormonu) testesterondur. Bu hormon tüm kadınlarda yumurtalıklar tarafından üretilir ve temel dişi hormonu olan estrojene dönüşür. PKOS lu kadınlarda, testesteron normalden fazla üretilir ve semptomlar bunun sonucu olarak ortaya çıkar. Ayrıca insülin hormonunun da bu olayda rol oynadığı düşünülmektedir.

İnsülin pankreas tarafından üretilen ve kandaki glukoz seviyesini düzenleyen bir hormondur. PKOS görülen birçok kadında insülin rezistansı olarak adlandırılan durum görülmektedir; vücudun dokuları insülinin etkisine direnir ve bunun sonucunda vücut daha fazla insülin üretmek zorunda kalır. Yüksek seviyedeki bu insülin yumurtalıkları da etkileyerek hormonal dengesizlik oluşmasına neden olur. Fazla insülin androjen üretimini arttırmaktadır. Normalin üzerinde androjen seviyeleri ise akne, kıllanma, kilo alımı ve yumurtlama problemlerine neden olabilmektedir. PKOS lu kadınların kilo almaya eğimli olmaları ve zor kilo vermelerinin nedeni de yine bu insülin metabolizmasındaki bozukluktur.

SIK GÖRÜLEN BELİRTİ VE ŞİKAYETLER

– Düzensiz yumurtlama veya yumurtlama olmaması sonucunda adet olamama yada gecikmeli adet
– İnfertilite, tekrarlayan düşükler
– İstenmeyen tüylerde artış; kollarda, bacaklarda, karın ve sırt bölgesinde tüylenme artışı, renk koyulaşması ve kalınlaşma, erkek tipi saç dökülmesi
– Yüz göğüs ve sırt bölgesinde ciltte yağlanma ve sivilce
– Kilo problemleri; aşırı kilo, hızlı kilo alıp kilo vermede zorluk
– Depresyon ve ruh hali değişiklikleri
– Uyku apnesi, horlama
– Yüksek kan basıncı

PKOS kadınları çeşitli şekillerde etkiler. Bazı kadınlarda bu şikayetlerin hiçbirisi görülmezken kimilerinde çoğu görülebilir. Bazılarında ise bunlara ilaveten başka bulgular da görülebilir.

PKOS lu kadınlarda, bir yumurtanın tam olarak olgunlaşması için gerekli tüm hormonlar üretilememektedir. Yumurtaların hiçbiri olgunlaşıp salınamadığı için yumurtlama gerçekleşemez ve progesteron hormonu üretilemez. Progesteron olmadığında adetler düzensiz olur ya da olmaz.
Polikistik overlerdeki kistler zararlı değildir, cerrahi müdahale gerekmez ve yumurtalık kanserine neden olmaz. Ancak, PKOS da görülen hormonal düzensizlikler hayatın ileri dönemlerinde kalp hastalıkları, diyabet ve rahim kanseri riskini arttırmaktadır. PKOS’lu kadınların % 50 sinden daha fazlasında 40 yaşından önce diyabet ya da bozulmuş glukoz toleransı görülmektedir. Bu durum kilolu kadınlarda daha sık görülmekteyken normal kilolularda da görülebilir.

PKOS’lu kadınların, LDL ( kötü kolesterol) seviyeleri yüksek, HDL ( iyi kolesterol) seviyeleri düşük, yüksek kan basıncı riski daha fazladır ve aynı yaşta diğer kadınlardan 4-7 kat daha fazla kalp krizi riski taşımaktadırlar.

Düzensiz menstruel siklus ve yumurtlamanın olmayışı kadında estrojen üretimini arttırırken progesteron üretimi olmaz. Progesteron, her ay periyodik olarak rahim iç tabakasının (endometrium) dökülmesine neden olur, progesteron olmadığında, rahim içi kalınlaşır ve yoğun kanama ya da düzensiz kanama olarak sonuçlanabilir. Zamanla bu durum hiperplazi ve kansere yol açabilir.

PKOS TANISI NASIL KONUR

PKOS’u tanımlamak için tek bir test yoktur. PKOS tanısı hastanın hikayesi ( ilk adet yaşı, adet düzeni, kanama süresi vb ), şikayetleri, fizik muayene, ultrason ve kan testleri ile konabilir. Aynı zamanda tansiyon ve kan şeker seviyesi de kontrol edilmelidir.

PKOS TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ?

PKOS için kesin bir tedavi olmadığından, tedavi yöntemi semptomlara göre değişecektir.

YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİĞİ: KİLO VERME, BESLENME VE EGZERSİZ

Semptomların birçoğu ve sağlık riskleri hiçbir medikal tedavi yöntemi kullanılmadan iyi beslenme, egzersiz ve sağlıklı bir yaşam tarzı ile ortadan kaldırılabilmektedir.

Koruyucu önlemler özellikle aşırı kilolu bayanlarda, ailesinde diyabet ya da kalp hastalığı hikayesi olan kişilerde daha da önemlidir.

Sağlıklı beslenme ve egzersiz ile ideal kiloda kalmak PKOS tedavisinde ilk basamağı teşkil etmektedir. PKOS görülen birçok kadın fazla kilolu ya da obezdir. Bu durumda kilo verme ilk önerilen tedavidir. Günlük egzersiz insülin kullanımını düzenlemekte ve PKOS un bir çok semptomunu düzeltmektedir. İşlenmiş yiyecekler ve şeker ilaveli besinlerden uzak durulması, tahıllı ürünler, meyve, sebze ve yağsız et yiyerek kan şekerinin alçak seviyelerde tutulması ile vücudun insülin kullanımı ve hormon seviyeleri düzelecektir.

Kilo verme diyabet ve kalp hastalığı riskini azaltır ve genellikle adet siklusunu düzenleyerek medikal tedaviye gerek duyulmadan fertiliteyi artırır. Yapılan çalışmalar, % 5-10 luk kilo azalmasının bile, semptomlar da anlamlı düzelmeyi sağladığını göstermiştir. Kilo verme, hormonal dengesizliklerden dolayı PKOS görülen kadınlarda diğer kadınlara göre daha zordur. Hastaya sadece kilo vermesini söylemek yeterli değildir. Her kişinin besin gereksinimleri farklı olacağından bir diyetisyen en uygun yaklaşımı önerecektir.

Sigara içmemek de önemlidir çünkü sigara uzun dönem sağlık risklerini arttırmakta ve fertiliteyi olumsuz etkilemektedir.

İNSULİN AZALTICI İLAÇLAR

Yapılan son çalışmalar, tip II diyabet tedavisinde kullanılan ilaçların PKOS tedavisinde etkili olabildiğini göstermektedir. Metformin bu amaçla kullanılan ilaçlardan en umut vericisidir. Metformin, insülinin kan şeker seviyesini kontrolunu etkiler ve testesteron üretimini azaltır. Anormal kıllanmayı yavaşlatır, kullanımdan birkaç ay sonra yumurtlamayı düzeltebilir. Yeni yapılan çalışmalar, metformin in vücut kütlesinde azalma ve kolesterol seviyelerinde düzelme gibi başka pozitif etkileri olduğunu da göstermektedir.

DÜZENSİZ PERİYODLARI DÜZENLEMEK

Doğum kontrol hapları PKOS da düzenli periyod sağlamakta ve akne, hirşutizm gibi semptomları düzeltebilmektedir. Fakat altta yatan hormonal dengesizlik ortadan kalkmadığı için ilaç bırakıldığında semptomlar devam edecektir.

CİLT VE SAÇ PROBLEMLERİYLE BAŞA ÇIKMAK

Cilt ve saç problemlerini çözümleyebilmek için birçok kozmetik yaklaşım bulunmaktadır. Ciddi akne ve kıllanma problemi olan kadınlarda kombine düşük dozlu anti androjen içeren oral kontraseptifler önerilebilir. Dirençli vakalarda daha yüksek dozlarda anti-androjen kullanılabilinir.

Anti-androjenler hirsutizmi ve erkek tipi kelliği düzeltir ancak fertilite üzerine herhangi bir etkisi yoktur. İlaçlarla semptomların azalması zaman alabilir, genellikle birkaç ay. Bu ilaçlar kesin tedavi değillerdir. Bu yüzden semptomlar ilaçları almayı kesince geri yaşanabilir.

FERTİLİTEYİ ARTIRMAK

Üremeye yardımcı tedavilere başlamadan önce kadında ve erkekte olası diğer infertilite sebepleri de araştırılmalıdır. PKOS da problem genellikle yumurtlama olmamasıdır. Yumurtlamayı sağlayan tedavi yöntemleri ile bu sorun çözümlenebilmektedir.

En sık kullanılan ilaç klomifen sitrat olup vakaların yaklaşık % 80 inde yumurtlamayı ve bunların da %60-70 inde gebelik elde etmeyi sağlamaktadır. Klomifen e cevap vermeyen kadınlarda, gonadotropin olarak adlandırılan enjekte edilebilir hormon ilaçları önerilebilir. Gebelik oranı %50-70 arasında değişirken birkaç tedavi siklusu gerekebilmektedir.

Yumurtlamayı sağlamanın diğer bir yolu da laparoskopik ovaryan drilling adı verilen cerrahi bir yöntemdir. İlaç tedavisine dirençli olgularda başvurulan bu yöntem erkek hormonlarını azaltarak ovulasyon sağlayabilir. Gebelik oranları gonadotropin ile ovulasyon induksiyonu yapılanlara benzer, ilave prosedür gerektirmez daha az maliyetli ve minimal takip gerektirmektedir.

Diğer tedavi yöntemleri ile gebelik elde edilemezse in vitro fertilizasyon (IVF) yani tüp bebek yöntemleri kullanılabilinir. IVF, gebe kalmak için en iyi oranlara sahiptir ancak maliyetli bir yöntemdir.

 



Kadın Yaşı ve Fertilite, Günümüz toplumunda ileri yaş nedenli gebe kalamama (infertilite) gittikçe daha yaygın hale gelmektedir. Kadınların yaklaşık %20’si ailelerini kurmak ve çocuk sahibi olmak için 35 yaşından sonrayı beklemektedirler. Bu eğilim çeşitli faktörlerin etkisi altında gerçekleşmiştir:

  • Daha fazla kadın iş hayatına katılmıştır
  • Kadınlar artık daha ileri yaşlarda evlenmektedirler
  • Boşanma oranları yüksektir
  • Çiftler çocuk sahibi olmak için finansal olarak daha güvenli zamanı beklemektedirler
  • Gebelikten korunma imkanları kolaylaşmıştır
  • Birçok kadın 20’li yaşların sonlarında ya da 30’lu yaşların başlangıcında üreme potansiyellerinin azalmaya başladığını fark etmemektedirler.

Ayrıca, medyada duyulan haberler, gebe kalmayı erteleyebileceğiniz ve sonra hazır olduğunuzda yardımcı üreme teknikleri ile gebe kalınabileceği düşüncesine neden olabilmektedir. Ancak, ileri yaş doğal yolla gebe kalabilme şansınızı azalttığı gibi infertilite tedavilerinin başarı şansını da olumsuz yönde etkilemektedir. Örneğin, sağlıklı 30 yaşında bir kadınsanız, her ay gebe kalma şansınız yaklaşık % 20-25 dir. Oysa bu oran 40 yaşında her ay için % 5-10 lara düşmektedir. Birçok durumda doğal yolla gebe kalma için geçerli olan bu oranlar yardımcı üreme teknikleri için de geçerlidir.

Yaşla birlikte, özellikle 35 yaşından sonra, gebe kalma potansiyelinin (fertilite) azaldığını bilmek önemlidir. Günümüzde kadınlar geçmişe göre daha sağlıklı ve kendilerine daha fazla bakmalarına rağmen, fertilitedeki yaşa bağlı düşüş telafi edilememektedir.

Genetik anomaliler

Yumurtalıklarda yaşa bağlı yumurta kalitesinin azalması sonucu genetik anomali görülme sıklığı da artar, düşük oranında artış görülür. Bu nedenle, 40 yaşın üstündeki kadınlarda düşük riski % 30-40 lara çıkmaktadır.

Down sendromu gibi kromozomal anomaliler, ileri yaş annelerden doğan çocuklarda daha sık görülmektedir . 25 yaşındaki bir gebede kromozomal anomalili bir bebek doğurma riski 1/ 476 iken, bu risk 40 yaşında ki bir gebede 1/66 ya yükselmektedir.

Yaşa bağlı fertiliteyi etkileyen diğer faktörler

Kadında yaşa bağlı fertilitedeki azalmaya yol açan diğer bir faktör ise eşlik eden endometriozis, pelvik enfeksiyon ve myom gibi jinekolojik hastalıkların görülme sıklığının yaşla birlikte artmasıdır. Bu hastalıklar çeşitli mekanizmalarla (tüplerin kapanması, rahim içi yapışıklıklar) fertiliteyi olumsuz yönde etkilemektedir.

Ne zaman doktora başvurmalısınız?

Yaşınız 35 ve üzerindeyse araştırmanızı mümkün olduğunca çabuk başlatmalısınız. 35 yaş ve üzeri kadınlarda 6 ay korunmasız olarak ilişkiye girilmesine rağmen gebelik oluşmamışsa infertilite tanısı konur ve incelemeler başlar. Eğer gebe kalmanızı etkileyecek medikal bir problem (amenore, seksüel disfonksiyon, pelvik hastalık hikayesi ya da cerrahi girişim gibi) varsa infertilite araştırmasına acilen başlamalısınız.

Gebelik Öncesi

Yüksek tansiyon ya da diyabet gibi bir rahatsızlığınız varsa gebelik planlanırken doktorunuzla konuşmalısınız. Sağlık problemlerinizin kontrol altında olması önemlidir. Doktorunuz, gebelik oluşmadan önce ilaçlarınızın değişmesini isteyebilir. Hamilelik öncesi yüksek tansiyon ya da diyabetiniz olmasa bile, 35 yaşından sonra gebe kalan kadınlarda bu rahatsızlıklar daha sık görülür. Bu durumda, gebelik süresince özel takip ve testler önerilebilir.

35 yaş üzerindeki kadınların çocuklarında kromozomal anomali riski daha yüksek olduğundan, gebelik planlarken bu riskleri doktorunuz ya da bir genetik uzmanıyla konuşmayı isteyebilirsiniz. Birçok ebeveyn doğru kararlar verebilmek için gebelik hakkında mümkün olduğunca fazla şey bilmek istemektedir.

Özetle

Yaşlandıkça fertilite doğal olarak azalır. Bu azalmanın ne zaman başladığı ve hangi hızda ilerlediği kadından kadına değişkenlik gösterir. Eğer 35 yaşından sonra gebe kalmayı planlıyorsanız, uygun testler ve tedavi yöntemleriyle ilgili bilgi sahibi olmanız ayrıca infertilite tedavilerindeki başarı şansınız konusunda gerçekçi olmanız önemlidir. Her türlü seçeneği öğrenmeniz ve kendi ihtiyaç ve hedeflerinizin farkında olmanız, siz ve eşinizin için en iyi kararları verebilmenize olanak sağlayacaktır.



Tüp bebek işlemlerinde Yumurtalık rezervi, üreme yollarında ( fallop tüpleri, uterus, vajina) herhangi bir problem olmadığında, fertilite potansiyelini ifade etmektedir. Genellikle yumurtalıklardaki yumurtaların sayı ve kalitesi aynı zamanda yumurtalıktaki yumurta içeren foliküllerin beyin tarafından verilen hormonal sinyallere ne kadar iyi cevap verdiği ile ilişkilidir.

Menopoza yaklaştıkça, ovaryumlar folliküler stimulan hormon (FSH) ve lüteinize edici hormona (LH) daha zayıf yanıt vermeye başlar. Vücudunuz bu hormonları yumurta gelişimini sağlamak için üretmektedir. Yumurtalıklar FSH ve LH’a cevap vermeyi kesince adet siklusları kısalmaya başlar. Yumurtalıklar her ay bir yumurta üretmeyebilir ve bir period atlanabilir. Yumurtalıklarda ki yumurta hücreleri tükendiğinde ise menopoz başlar.

Çocuk isteği ile doktora müracaat eden kadınlarda ilk planda değerlendirilmesi gereken yumurtalık rezervidir. Yumurtalık rezervini ölçmek için birkaç test kullanılabilmektedir. Bunlardan en sık kullanılanı menstrüel siklusun 2-3. günü kanda FSH seviyesinin bakılmasıdır. FSH hormonunun yüksek bulunması yumurtalık rezervinizin ve gebelik şansının düşük olduğunu gösterir. Ancak, normal seviyede FSH gebelik şansınızın iyi olduğu anlamına gelmez.

Yaş, gebe kalma potansiyelini belirlemede en önemli prediktördür. Yumurtalık rezervini belirlemeye yarayan diğer testler arasında klomifen sitrat challenge test (CCCT), kanda inhibin B ve AMH (anti mullerian hormon) seviyesi ölçümü ve vajinal ultrason ile folikül sayılarının belirlenmesi sayılabilir.

Azalmış yumurtalık rezervi genellikle yaşla ilgilidir ve yumurtaların doğal olarak kaybı ve kalan yumurtaların ortalama kalitesindeki düşüşe bağlı olarak gelişir. Ancak genç bayanlarda da, sigara içme, ailesinde erken menopoz hikayesi, yumurtalıklarda geçirilmiş cerrahi operasyon ve bilinen hiçbir risk faktörü olmaksızın azalmış yumurtalık rezervi görülebilir.


Florence Ferticenter

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Kadıköy Florence Nightingale Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezi© 2022 Tüm hakları saklıdır.

Tüm hakkı Florenceferticenter aittir - 2022