ultrason.png

Biyolojik saati durdurabilir miyiz ?

Medyada çıkan haberler sıklıkla kadın üreme sağlığı ve infertilite hakkında yanıltıcı mesajlar vermektedir. Magazin haberlerinde 40 lı yaşlarda ünlü kişilerin gebe iken yada bebekleri ile birlikte çekilmiş fotoğrafları bu yaşlarda doğal yollarla ve zorluk çekmeden gebe kalınabileceği imajını vermektedir. Ne yazık ki gerçek hikaye böyle değil.

Kadın yaşı ilerledikçe üreme potansiyeli düşmektedir. Olumsuz etki yumurta sayısı ve kalitesinin azalması sonucu ortaya çıkmaktadır. Doğumda 1-2 milyon olan yumurta sayısı, ergenlik başladığında 400000 e, 35 yaş üzerinde 20000 lere düşmektedir. Her adet döngüsünde yaklaşık 1000 oositin kaybedildiği düşünülürse yumurtalık rezervinin 35 yaş üzeri dramatik bir şekilde azaldığı görülmektedir.

Yaşa bağlı ortaya çıkan bir başka sorunda gebelikte düşük oranlarının artmasıdır. Döllenmiş yumurtada ki kromozomal bozuklukları en sık görülen düşük nedenidir. 20 li yaşlarda % 12-15 olan düşük oranı, 40 lı yaşlarda % 50 lere çıkmaktadır.

Anlaşılacağı gibi kadın yaşı ilerledikçe gebe kalması ve çocuk sahibi olması zorlaşmaktadır. Peki eğitim, kariyer vb nedenlerle bir aile kurmayı ve çocuk sahibi erteleyen bayanlar nasıl bir önlem alabilir. İşte bu noktada yumurta dondurma işlemi bir alternatif olarak kadına sunulabilinir.

Yumurta dondurma 2012 yılından beri artık deneysel bir prosedür olmayıp fertilite potansiyelini korumak isteyen kadınlara bir opsiyon olarak sunulmaktadır. Ülkemizde de 2014 yılında yenilenen Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları hakkındaki yönetmelikte daha önce sadece kemoterapi ve radyoterapi gibi gonad hücrelerine zarar veren tedaviler ve üreme fonksiyonlarının kaybedilmesine yol açacak olan ameliyatlar (yumurtalıkların alınması gibi operasyonlar) öncesinde yumurta dondurmaya izin verilirken bu tarihten itibaren düşük over rezervi olup henüz doğurmamış veya aile öyküsünde erken menopoz öyküsü olanlara da yumurta dondurma imkanı tanınmıştır. Bu endikasyonla yumurta dondurmak isteyenler devlet ve üniversite hastanelerinden aldıkları rapor ile istedikleri merkezde bu işlemi yaptırabilmektedir.

Yumurta dondurma prosedürü yaklaşık 2 haftalık yumurtalıkları uyarıcı enjeksiyonlar yapılması, yumurta gelişiminin ultrasonografi ile takibi, istenen büyüklüğe ulaşıldığında yumurtaların sedasyon anestezisi altında toplanması ve dondurulmasını içerir.

Tedaviye başlamadan önce adetin 2-3. günü ultrason ile yumurtalıklar değerlendirilip, uygun tedavi protokolu ve ilaç dozu belirlenir. İlaç kullanımı sırasında ultrasonografi ve gerekirse kan hormon seviyeleri bakılarak yumurta gelişimi takip edilir. Yumurta içeren folikul adı verilen sıvı dolu kesecikler istenen boyuta ulaştığında yumurtaların olgunlaşmalarının son evresini sağlayan hcg enjeksiyonu yapılır. Hcg enjeksiyonundan yaklaşık 35-36 saat sonra yapılan yumurta toplama işleminde elde edilen yumurtalar vitrifikasyon yöntemi ile dondurulmakta ve istendiği sürece saklanabilmektedir.

Ailede erken menopoz hikayesi varsa yumurta dondurma için ideal yaş 30 lu yaşların başlarıdır. 35 yaş üzeri yumurta sayısı azaldığı gibi kaliteside azalmaktadır. Bayan adet gördüğü, yumurtalıkları çalıştığı sürece yumurta dondurma için şansı vardır. Bu prosedür için bir yaş sınırı olmayıp önemli olan dondurabilmek için yumurta elde edebilmektir.

Bugüne kadar yayınlanmış çalışmalar dondurulup çözülmüş yumurtalardan elde edilen gebelikler de dondurulmadan kullanılan yumurtalar ile elde edilen gebeliklere göre artmış sağlık sorunları olmadığını göstermektedir. Dondurulmuş yumurtaların saklanma süresi ile ilgili bir kısıtlama olmamakla beraber ileri yaş gebeliklerinde yaşa bağlı tansiyon, şeker hastalığı vb hastalıkların ortaya çıkma sıklığı artmaktadır. Ülkemizde donmuş yumurtaların kullanımı ile ilgili herhangi bir yaş limiti olmamakla beraber, 45 yaşı geçirmemek gebelikte ki olası komplikasyonların görülme sıklığını azaltacaktır.

Kliniğimizde yumurta dondurma ve saklama işlemi günümüz teknolojisinin verdiği tüm imkanlar kullanılarak yapılmakta ve bu sayede biyolojik saati durdurma şansını hastalarımıza sunmaktayız.


SMOKE3-1200x462.jpg

ÜREME 

Eğer sigara kullanıyorsanız, tüm yaşantınız ve üreme sağlığınız için bırakmanızı öneririz.

Sigara içmenin genel sağlık ( kalp, akciğer ve kan damarları ) üzerine olan zararları bilinmektedir. Sigara içmenin fertilite üzerine de oldukça zararlı etkilerinin olduğu neredeyse yapılan tüm bilimsel çalışmalarda görülmektedir. Sigara içimi gebe kalma potansiyelini ve gebeliği negatif etkilemektedir. Yaş ilerledikçe bu olumsuz etkiler daha da artmaktadır. Sigara içenlerde içmeyenlere oranla infertilite daha yaygın olarak görülmekte, gebe kalma daha uzun bir zamanda gerçekleşmektedir. Ayrıca gebelik sırasında sigara kullanımı, erken doğum, gelişim geriliği ve diğer komplikasyonların görülme riskini de arttırmaktadır.

Çiftlerden herhangi birinde görülen aktif içiciliğin negatif etkileri yanında, pasif içiciliğinde en az diğeri kadar zararlı etkileri vardır. Araştırmalarda sigara içmenin yumurtalıklar üzerine zararlı etkileri olduğu, zararın derecesinin ise miktara ve sigara içme süresine bağlı olduğu gösterilmiştir. Sigara içimi yumurta sayısını, üreme fonksiyonlarını azaltmakta, menopoza daha erken girilmesine de neden olmaktadır.
Sigaranın içeriğinde bulunan maddeler yumurtalıkta bulunan hücrelerin östrojen üretimine zarar vermekte ve yumurtada genetik anomalilerin görülmesine sebebiyet verebilmektedir. Gebe iken sigara içen kadınlarda düşük doğum ağırlıklı bebek ve prematürite daha sık görülmektedir.

Üremeye yardımcı tedavi görenlerde sigara bırakma yöntemi ile ilgili olarak yapılan bir çalışmada görülmüştür ki, IVF tedavisinden en az 2 ay önce sigarayı bırakma gebelik şansını arttırmaktadır.

Sigara içmenin yardımcı üreme teknikleri sonuçları üzerine de olumsuz etkileri vardır. Yapılan değerlendirmelere göre sigara içen kadınların içmeyenlere kıyasla ovulasyon indüksiyonu için daha yüksek doz gonadotropin kullandırıldıkları, bu hastalarda siklus iptallerinin daha fazla görüldüğü, implantasyon ve fertilizasyon oranlarının düşük olduğu görülmüştür. Ayrıca elde edilen gebeliğinde düşük ile sonlanma oranları artmıştır.

Sigara içmenin erkekler üzerine de etkileri vardır. Sigara içen erkeklerde sperm sayısı düşmekte, hareket azalmakta, sperm şekil ve fonksiyon bozuklukları artmaktadır. Bunun gibi olumsuz etkiler sonucunda da infertilite risk faktörü artmaktadır.

Özet olarak mevcut olan bilimsel veriler sigara içmenin infertilite ile kuvvetli bir ilişkisinin olduğunu göstermektedir. Daha önce düşük ile sonlanmış gebeliği bulunan ya da infertilite geçmişi bulunan çiftlerde sigara kullanımı çiftlerin her ikisi tarafından bırakılmalıdır. Böylece doğal fertilite ve infertilite tedavisi sonucunda başarı şansı artacaktır.


22-scaled-e1644928406940-1200x1376.jpg

KADINLARDA EN SIK KARŞILAŞILAN ENDOKRİN BOZUKLUK

Polikistik over sendromu (PKOS) kadının adet düzenini, çocuk sahibi olma yeteneğini, hormonlarını, kalbini, damarlarını ve görünüşünü etkileleyebilen, üreme çağındaki kadınlarda en sık görülen bir endokrin bozukluktur.

PKOS lu bir kadında adetler düzensiz ya da hiç olmayabilir. Ultrasonografide çok sık rastlanan polikistik over (PKO) görünümü, büyüklükleri 8-10 mm yi geçmeyen, yumurtalıkların çevresinde yerleşim gösteren çok sayıda küçük kistleri içeren yumurtalıklar olup % 15-20 kadında görülmektedir.

PKOS ise ( %5-10) ultrasonografik PKO görüntüsü, yumurtlamanın olmaması ( anovulasyon) ve kronik hiperandrojenizm bulgularından en az iki tanesinin olması ile tanımlanmıştır. Ayrıca PKOS’lu kadınların hepsinde PKO görüntüsü yoktur.
PKOS’un nedeni bilinmemektedir. Birçok araştırmacı birden fazla faktörün rol aldığını düşünmektedir . Genetik bozukluk bu olası faktörlerden biridir. PKOS görülen kadınlarda anne yada kız kardeşte de PKOS görülme eğilimi bulunmaktadır. PKOS’un kalıtımsal olduğuna dair bir kanıt ise bulunmamaktadır.

PKOS semptomları adet siklusunu kontrol eden hormonlardaki dengesizlikler tarafından tetiklenmektedir. Temel androjen (erkeklik hormonu) testesterondur. Bu hormon tüm kadınlarda yumurtalıklar tarafından üretilir ve temel dişi hormonu olan estrojene dönüşür. PKOS lu kadınlarda, testesteron normalden fazla üretilir ve semptomlar bunun sonucu olarak ortaya çıkar. Ayrıca insülin hormonunun da bu olayda rol oynadığı düşünülmektedir.

İnsülin pankreas tarafından üretilen ve kandaki glukoz seviyesini düzenleyen bir hormondur. PKOS görülen birçok kadında insülin rezistansı olarak adlandırılan durum görülmektedir; vücudun dokuları insülinin etkisine direnir ve bunun sonucunda vücut daha fazla insülin üretmek zorunda kalır. Yüksek seviyedeki bu insülin yumurtalıkları da etkileyerek hormonal dengesizlik oluşmasına neden olur. Fazla insülin androjen üretimini arttırmaktadır. Normalin üzerinde androjen seviyeleri ise akne, kıllanma, kilo alımı ve yumurtlama problemlerine neden olabilmektedir. PKOS lu kadınların kilo almaya eğimli olmaları ve zor kilo vermelerinin nedeni de yine bu insülin metabolizmasındaki bozukluktur.

SIK GÖRÜLEN BELİRTİ VE ŞİKAYETLER

– Düzensiz yumurtlama veya yumurtlama olmaması sonucunda adet olamama yada gecikmeli adet
– İnfertilite, tekrarlayan düşükler
– İstenmeyen tüylerde artış; kollarda, bacaklarda, karın ve sırt bölgesinde tüylenme artışı, renk koyulaşması ve kalınlaşma, erkek tipi saç dökülmesi
– Yüz göğüs ve sırt bölgesinde ciltte yağlanma ve sivilce
– Kilo problemleri; aşırı kilo, hızlı kilo alıp kilo vermede zorluk
– Depresyon ve ruh hali değişiklikleri
– Uyku apnesi, horlama
– Yüksek kan basıncı

PKOS kadınları çeşitli şekillerde etkiler. Bazı kadınlarda bu şikayetlerin hiçbirisi görülmezken kimilerinde çoğu görülebilir. Bazılarında ise bunlara ilaveten başka bulgular da görülebilir.

PKOS lu kadınlarda, bir yumurtanın tam olarak olgunlaşması için gerekli tüm hormonlar üretilememektedir. Yumurtaların hiçbiri olgunlaşıp salınamadığı için yumurtlama gerçekleşemez ve progesteron hormonu üretilemez. Progesteron olmadığında adetler düzensiz olur ya da olmaz.
Polikistik overlerdeki kistler zararlı değildir, cerrahi müdahale gerekmez ve yumurtalık kanserine neden olmaz. Ancak, PKOS da görülen hormonal düzensizlikler hayatın ileri dönemlerinde kalp hastalıkları, diyabet ve rahim kanseri riskini arttırmaktadır. PKOS’lu kadınların % 50 sinden daha fazlasında 40 yaşından önce diyabet ya da bozulmuş glukoz toleransı görülmektedir. Bu durum kilolu kadınlarda daha sık görülmekteyken normal kilolularda da görülebilir.

PKOS’lu kadınların, LDL ( kötü kolesterol) seviyeleri yüksek, HDL ( iyi kolesterol) seviyeleri düşük, yüksek kan basıncı riski daha fazladır ve aynı yaşta diğer kadınlardan 4-7 kat daha fazla kalp krizi riski taşımaktadırlar.

Düzensiz menstruel siklus ve yumurtlamanın olmayışı kadında estrojen üretimini arttırırken progesteron üretimi olmaz. Progesteron, her ay periyodik olarak rahim iç tabakasının (endometrium) dökülmesine neden olur, progesteron olmadığında, rahim içi kalınlaşır ve yoğun kanama ya da düzensiz kanama olarak sonuçlanabilir. Zamanla bu durum hiperplazi ve kansere yol açabilir.

PKOS TANISI NASIL KONUR

PKOS’u tanımlamak için tek bir test yoktur. PKOS tanısı hastanın hikayesi ( ilk adet yaşı, adet düzeni, kanama süresi vb ), şikayetleri, fizik muayene, ultrason ve kan testleri ile konabilir. Aynı zamanda tansiyon ve kan şeker seviyesi de kontrol edilmelidir.

PKOS TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ?

PKOS için kesin bir tedavi olmadığından, tedavi yöntemi semptomlara göre değişecektir.

YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİĞİ: KİLO VERME, BESLENME VE EGZERSİZ

Semptomların birçoğu ve sağlık riskleri hiçbir medikal tedavi yöntemi kullanılmadan iyi beslenme, egzersiz ve sağlıklı bir yaşam tarzı ile ortadan kaldırılabilmektedir.

Koruyucu önlemler özellikle aşırı kilolu bayanlarda, ailesinde diyabet ya da kalp hastalığı hikayesi olan kişilerde daha da önemlidir.

Sağlıklı beslenme ve egzersiz ile ideal kiloda kalmak PKOS tedavisinde ilk basamağı teşkil etmektedir. PKOS görülen birçok kadın fazla kilolu ya da obezdir. Bu durumda kilo verme ilk önerilen tedavidir. Günlük egzersiz insülin kullanımını düzenlemekte ve PKOS un bir çok semptomunu düzeltmektedir. İşlenmiş yiyecekler ve şeker ilaveli besinlerden uzak durulması, tahıllı ürünler, meyve, sebze ve yağsız et yiyerek kan şekerinin alçak seviyelerde tutulması ile vücudun insülin kullanımı ve hormon seviyeleri düzelecektir.

Kilo verme diyabet ve kalp hastalığı riskini azaltır ve genellikle adet siklusunu düzenleyerek medikal tedaviye gerek duyulmadan fertiliteyi artırır. Yapılan çalışmalar, % 5-10 luk kilo azalmasının bile, semptomlar da anlamlı düzelmeyi sağladığını göstermiştir. Kilo verme, hormonal dengesizliklerden dolayı PKOS görülen kadınlarda diğer kadınlara göre daha zordur. Hastaya sadece kilo vermesini söylemek yeterli değildir. Her kişinin besin gereksinimleri farklı olacağından bir diyetisyen en uygun yaklaşımı önerecektir.

Sigara içmemek de önemlidir çünkü sigara uzun dönem sağlık risklerini arttırmakta ve fertiliteyi olumsuz etkilemektedir.

İNSULİN AZALTICI İLAÇLAR

Yapılan son çalışmalar, tip II diyabet tedavisinde kullanılan ilaçların PKOS tedavisinde etkili olabildiğini göstermektedir. Metformin bu amaçla kullanılan ilaçlardan en umut vericisidir. Metformin, insülinin kan şeker seviyesini kontrolunu etkiler ve testesteron üretimini azaltır. Anormal kıllanmayı yavaşlatır, kullanımdan birkaç ay sonra yumurtlamayı düzeltebilir. Yeni yapılan çalışmalar, metformin in vücut kütlesinde azalma ve kolesterol seviyelerinde düzelme gibi başka pozitif etkileri olduğunu da göstermektedir.

DÜZENSİZ PERİYODLARI DÜZENLEMEK

Doğum kontrol hapları PKOS da düzenli periyod sağlamakta ve akne, hirşutizm gibi semptomları düzeltebilmektedir. Fakat altta yatan hormonal dengesizlik ortadan kalkmadığı için ilaç bırakıldığında semptomlar devam edecektir.

CİLT VE SAÇ PROBLEMLERİYLE BAŞA ÇIKMAK

Cilt ve saç problemlerini çözümleyebilmek için birçok kozmetik yaklaşım bulunmaktadır. Ciddi akne ve kıllanma problemi olan kadınlarda kombine düşük dozlu anti androjen içeren oral kontraseptifler önerilebilir. Dirençli vakalarda daha yüksek dozlarda anti-androjen kullanılabilinir.

Anti-androjenler hirsutizmi ve erkek tipi kelliği düzeltir ancak fertilite üzerine herhangi bir etkisi yoktur. İlaçlarla semptomların azalması zaman alabilir, genellikle birkaç ay. Bu ilaçlar kesin tedavi değillerdir. Bu yüzden semptomlar ilaçları almayı kesince geri yaşanabilir.

FERTİLİTEYİ ARTIRMAK

Üremeye yardımcı tedavilere başlamadan önce kadında ve erkekte olası diğer infertilite sebepleri de araştırılmalıdır. PKOS da problem genellikle yumurtlama olmamasıdır. Yumurtlamayı sağlayan tedavi yöntemleri ile bu sorun çözümlenebilmektedir.

En sık kullanılan ilaç klomifen sitrat olup vakaların yaklaşık % 80 inde yumurtlamayı ve bunların da %60-70 inde gebelik elde etmeyi sağlamaktadır. Klomifen e cevap vermeyen kadınlarda, gonadotropin olarak adlandırılan enjekte edilebilir hormon ilaçları önerilebilir. Gebelik oranı %50-70 arasında değişirken birkaç tedavi siklusu gerekebilmektedir.

Yumurtlamayı sağlamanın diğer bir yolu da laparoskopik ovaryan drilling adı verilen cerrahi bir yöntemdir. İlaç tedavisine dirençli olgularda başvurulan bu yöntem erkek hormonlarını azaltarak ovulasyon sağlayabilir. Gebelik oranları gonadotropin ile ovulasyon induksiyonu yapılanlara benzer, ilave prosedür gerektirmez daha az maliyetli ve minimal takip gerektirmektedir.

Diğer tedavi yöntemleri ile gebelik elde edilemezse in vitro fertilizasyon (IVF) yani tüp bebek yöntemleri kullanılabilinir. IVF, gebe kalmak için en iyi oranlara sahiptir ancak maliyetli bir yöntemdir.

 


Florence Ferticenter

Web sitemizin içeriği, ziyaretçiyi bilgilendirmeye yönelik hazırlanmıştır. Sitede yer alan bilgiler, hiçbir zaman bir hekim tedavisinin ya da konsültasyonunun yerini alamaz. Bu kaynaktan yola çıkarak, ilaç tedavisine başlanması ya da mevcut tedavinin değiştirilmesi kesinlikte tavsiye edilmez. Web sitemizin içeriği, asla kişisel teşhis ya da tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilmemelidir.

Kadıköy Florence Nightingale Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezi© 2022 Tüm hakları saklıdır.

Tüm hakkı Florenceferticenter aittir - 2022